Ah Deniz ah! Kim üzdü ki
seni, hayat mıydı bu ihanetin gerçek sebebi yoksa; kaderimizde mi yazılıydı ?
Dönsek baksak geri, belki de hiçbir sebebin önemi kalmadı: çünkü olan bir kere olduktan sonra geri gelmiyor hiçbir
şey. Akan gözyaşı nasıl dönmüyorsa geri,
geçen zamana da dur diyemeyeceğiz. Peki ne oldu şimdi, günlerimizden sorumlu;
yarınlardan umutlu; dünlerde mahcup ve boynu bükük mü kaldık ? Öyleyse neden
dünün acıları bugüne kaldı ve biz bütün sorumluluklarından kaçıyoruz günün? O
zaman anlamı kalmadı yarının, hadi umutlarımızı söndürüp uyuyalım.
Uyan Deniz, uyan! Yeni
gün seni de çağırıyor, katıl kaldığın yerden. Tamam, biliyorum istediğin yerde
bırakmadın ve gidiş yolundan da puan alamadın ama hayat bu ne yazık ki! Ona
sorarsan eğ başını usul usul yürü şimdi. Fakat korkma hemen sanma ki tüm yollar
çakıllı, elbet bir ışık vardır önünde sonuna kadar gidilesi gelen. Bilirim
biraz cesaret ister ama sen de biliyorsun Deniz, kolunu hiç boş bırakmadım. Çok
tökezledik ama hiç düşmedik değil mi ?
Hayat böyle Deniz! Dün, bugün, yarın aynıdır. Sonra bir bakmışsın sıcak çay dökülen soğuk bardak gibi çatlamışsın ince ince. Hem de ne çatlama parçanı bulana aşk olsun, akar çatlaklarından gözyaşların ama toplayamaz acılarını bir su birikintisinde. Biliyorum, biliyorum gönlümün sultanı hem de hiç kimsenin bilmek istemeyeceği kadar. Fakat elimi yakacağını bile bile uzanmak istiyorum o sıcak sobaya. Varsın yansın, varsın bir iz de ben de kalsın. Üzerindeki ateşi biraz söndüreceğini bilsem, sarılır sobaya bütün soğuğumu verirdim acına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder