Bu Blogda Ara

7 Şubat 2012 Salı

Hayaller


 Hayaller, hayal kurmak eskiden zihnimin ve hayatımın büyük bir kısmını kaplardı. Nerdeyse hiç vazgeçmedim diyebilirim hayal kurmaktan. Hayal kurmak hem zihnimi canlı tutuyor hem de hep daha iyi bir şeylerin olduğuna dair inancımı tazeliyodu.

Yaşça büyüsem de hayal kurmayı hiç bırakmadım ama artık bazı hayallerimin gerçekleşmesini bekler oldum. Sanırım en büyük yanlışım, daha doğrusu üzüntü kaynağım bu oldu; hayallerimden karşılık beklemek. Oysa onları saf, hiçbir beklenti duymadan sevmeliydim. Uzun bir zaman bu beklentilerimin haksızlık olduğunun farkına varamadım. Hayallerim gerçekleşmedikçe, hayal kurmaktan korktum daha da kötüsü olabilecek hayalleri kurmaya çalıştım. Yani hayallerime ihanet ettim onları, bulunduğum şartlara uymaya zorladım; oysaki onlar uçsuz bucaksızdı, beni hiç sınırlamadılar ama ben onların önüne engel koydum. Engel koydukça hayallerim daha umutsuz, daha neşesiz ve daha gerçek oldular. Fakat ben gerçeği istemiyodum ki gerçeklerin ne olduğunu biliyodum ve bunlar beni üzüyodu, hayallerimle gerçeklerden uzaklaşmaya çalışırken hayallerimi gerçeklerime benzettim.

Yaptıklarımdan pişmanlık duyup, eski saf hayallerime döneceğime bu kez hayallerimi daha fazla suçlamaya başladım. Çünkü hayallerin güzel olanları, gerçekten uzak olanları bana yalancı geliyodu. Onlar güzelleştikçe bana daha fazla yalanlar söylediklerini, beni çaresiz buldukları için benimle oynadıklarını sandım. En sonunda anladım ben o eski saf çocuk değildim ve benin mutlu eden hayaller; onlara olan inancım artık üretimi bitmiş olan, o eski bizim için paha biçilemez olan oyuncaklarımız gibiymiş. Onlar asla unutamayacağımız çizgi filmlerimiz, elimizden düşürmediğimiz oyuncu kartlarımız, gözümüz gibi baktığımız bilyelerimiz, tadını unutamadığımız şekerlemeler gibiymiş...