Bu Blogda Ara

24 Ekim 2012 Çarşamba

Kime Göre Başarı Neye Göre Başarı?

Başarı içinde belirli kriterler barından bir kavramdır fakat bu kriterler kişiden kişiye değişir. Yani aslında herkes başarıyı kendince tanımlayabilir ve hepsi de doğrudur. Konu bana gelecek olursa benim için iki tane büyük başarı vardır, diğer tüm başarılar bunun içinde veya yanında yer alır. Bunları şu şekilde adlandırabilirim:

1) İnsanının kendini mutlu kılması
2) Diğer insanların varlığınızdan ötürü mutlu olması

Eğer olur da bir gün bu ikisini yapabilirseniz, mükemmel bir bütünlüğe erişebileceksiniz; bunun garantisini verebilirim. Zaten ikinci maddeyi tam anlamıyla gerçekleştirebilen insanlar, kendini de yeterince mutlu etmiş olurlar.

Sadece birinciyi uygulanan insanları bencil olarak nitelendirebilirsiniz. Fakat şunu düşünün bu hayatta en temel amacınız nedir? Elbetteki bu hayatı yaşamak, peki bu hayatı yaşarken kendinizi mutlu olarak atfetmiyorsanız başarılı olmak kelimesi size ne kadar uygun olabilir ki? Başarı da diğer bütün şeylerde olduğu gibi kendimizden başlayıp kazanmamız gereken bir mücadele ve kendimiz hakkındaki en büyük başarı da mutlu olmaktır. Zaten bir insanın tam anlamıyla mutlu olması için kendini mutlu etmesi yetmez bu bizi belli bir noktaya taşır sadece bundan sonrasında bizimle olan insanları mutlu etmek isteriz ki bu bizi değerli kılar ve tam anlamıyla mutlu eder.

İkinci madde çok daha ulvi bir görevde başarıyı temsil eder aslında. Çünkü bu kendi mutluluğunu belli bir noktaya taşıyıp sınırlarını aşmak isteyenlerini yapabileceği bir şeydir. Çünkü kendi mutluluğunda başarısız olan biri, ancak başkalarının mutsuzluğunda kendine yer bulabilir. İnsanların mutluuğu için yaşamak; yaşayıp, yaşabileceğiniz en büyük başarıya ulaşmanızı sağlar ama kendinizi sınırlamayın sakın çünkü mutlu olmak bir nokta gibidir, üzerinden bir çok doğru geçer.

26 Ağustos 2012 Pazar

Son Nefes

Bir dostun anısına :

Bugün bir insan hayata gözlerini yumdu. Kiminlerin koca, kimilerinin öğretmen, kimilerinin oğul, kimilerinin kardeş diye çağırdığı; benimse baba dediğim biri. Diyemem ki benim acım onlarınkinden büyük diye, ben sana sadece yazmayı biliyorum ve yazıyorum.

Bir kızın babasını kaybetmesini az çok herkes bilir daha doğrusu babanın kız için neler ifade ettiğini. Öncelikle kahramanındır o senin; gördüğün tüm kötü rüyalardan, kötü insanlardan korur. Seni sahiplenir, omzuna yaslanılabilecek; en güvenilir erkektir. İlk aşkındır aslında o senin; tüm erkeklerde onu ararsın ister istemez, babanın sıcaklığını duymak istersin aynı güveni hissetmek istersin. En sevdiğin dostundur, çok kavga edersiniz, tartışır hatta bazen küsersiniz, ama bilirsin sonunda haklı olduğunu, aslında her şeyin senin için olduğunu. Sana  en çok ihtiyacı olan kişidir, ona olan sarsılmaz güvenin, senin koruyu meleğin olmaktır onun vazgeçilmezi.

Şimdi uyansam ya keşke, uyanıp sana koşsam: Baba yanınızda yatabilir miyim desem, alsanız beni aranıza sizin sıcaklığınızla, huzur içinde uyusam ben de. Gördüğüm bu kabusu omzuma yaslanıp anlatsam sana ve sen de desen ki saçmala kızım ben asla ölmeyeceğim. Bana inanmaya can attığım sözler versen ya yeniden, olmaz mı? Olsa ne güzel olurdu, hep yanımda olduğunu bilmek.

Korkuyorum baba, sensiz bir dünyadan korkuyorum. Kiminle dolduracağım boşluğunu şimdi, kim masallardaki prenses olduğuma inandıracak beni, kim beni koşulsuz sevecek, kim koruyacak ya da ben kime güvenebileceğim sana güvendiğim gibi. Seni çok özlicem baba, yaşadığım her an seni hissedeceğim.

Sana son kez sarılmayı nasıl isterdim bilemezsin. Elimde ne varsa vermeye hazırım. Fakat seni son gördüğüm morarmış ellerle değil. Seni hep bildiğim şekilde: Dimdik kocaman ellerinle beni sararken, adeta canlılık fışkıran al al yanaklarından öperek, yeşiline doyamadığım gözlerine bakarak sana son kez sarılmak isterdim. Hiç gitmeyecekmişsin gibi, sana sarılmanın kıymetini bilerek; sana son kez sarılmak isterdim baba!!!

23 Ağustos 2012 Perşembe

Gözyaşlarıma Hakim Olmak İsterdim


Hiçbir zaman tam vaktinde ağlayamamaşımdır, gözyaşlarım onlara en çok ihtiyaç duyduğum anlarda beni hep yalnız bırakmıştır. Oysa biraz yardım etseler ben de diğer bütün insanlar gibi acımı gözyaşlarımla biraz da olsa dindiririm fakat. Onlara sözümü geçiremiyorum, üzerlerinde hakimiyet kuramıyorum. Hiç anlamadığım bir nedenden bütün geçmişimi göz önüne getirip beni hıçkırıklara boğuyorlar ama bazense bütün gücüm çekilip, nefesi bile zorlukla içime çekerken ağlamama izin vermiyolar... O sırada kendimi öyle çaresiz, öyle güçsüz hissediyorum ki bunu anlatamıyorum, acıma benzetmeler bulamıyorum.

Acımı anlatamıyorum; gösteremiyorum; anlatamıyorum. Ağlamak istiyorum ağlayamıyorum, sözler dudaklarıma mahsur kalıyor. Acımı içime gömmeyi, kimse ile paylaşamamayı kabul edebilsem bile insanların beni acılar karşısında metanetli sanmasını kabul edemiyorum. Kendimi tarif edemiyorum, anlatamıyorum, yardım çağrısı yapamıyorum, aslında sürekli yalvarıyorum ama kimseye duyuramıyorum.

Kalbim parçalanıyo, düşüncelerime çare yok! Bir damla gözyaşı sıkışmış göz kapaklarıma,  adını anmaya korkar oldum, sanki uyusam uyansam geleceksin ama gelmiyorsun, ben bekliyorum sen gelmiyorsun. Korkuyorum, bekliyorum, tamam geldim demiyorsun ama ben inanmıyorum. Sen ölmüş olamazsın bu da gerçek olamaz. Sadece çok gerçekçi tamam mı aslında uyuyoruz ikimiz de sen hiç gitmedin, ben de hiç uyumadım aslında hep yan yanaydık tamam mı. Sen ölmedin tamam mı beni buna inandıramazsın, sırf şu an yanımda yoksun diye sanma buna inanacağımı. Baba beni bırakma !!!

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Özlüyorum

       Özlüyorum seni, bunun senin için bir önem taşımadığını bilmek benim için bir şey değiştirmiyor. Aradan yıllar geçse de bazı şeyler hiç değişmiyor: aşk, sevgi gibi şeylere mantığım engel olamıyor ne yazık ki.

       Senin yerinde başkaları olunca, bunların hepsini geçer sanmıştım. Geçtiğini düşündüğüm zamanlar da oldu. Başkalarının yanımda olması bir şey değiştirmiyor seni özlemem konusunda. Sanki kalıcı; bulaşıcı bir hastalık gibi. Başta bunu bir zehir sandım ve tüm yaralarımı tekrardan kanatarak zehrin acılarımın içinden akmasını seyrettim. Fakat bu yetmedi ruhumun da senden yara aldığını düşünerek onun da canını yaktım, gözyaşlarımla birlikte aşkının da beni terk ettiğime inandım ama buna rağmen hala bitmemişti, hala içimden gelen bir ses senin ismini haykırıyordu. Kulaklarımı tıkadım ama susmak bilmez haykırışlarım hiç durmuyordu, onun sesini bastırmak için ben de çığlıklar attım fakat sonunda ben de yorulmuştum. Sonunda anlamıştım, seni kaybetmek içimden bir parçayı atmak değil tamamen kendimi inkar etmek olacaktı. İntiharı da düşünmeme rağmen, bunun da bir fayda sağlamayacağını düşündüm.
  
       Bunların hiçbirinin bir çözüm olmadığını gördüğüm de seni kabullendim bütün benliğimle. Sana sahip olmanın, sana ait olmanın ne demek olacağını hiçbir zaman bilemeyeceğimi bilerek seni kabullendim. Sana ihtiyacım yokmuş gibi rol yapmaya başladım, sanki seni özlemiyomuş, seni düşlemiyomuş, seni unutmuş gibi davrandım; adeta bir yabancı olmaya çalıştım. Fakat bu buraya kadarmış, bunları okuduğunda aslında hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu öğreneceksin. Bugünün üç yıl öncesinden bir farkı olmadığını anlayacaksın. O günden bugüne benim için de senin için de değişen sadece tek bir şey var: Artık umut etmiyorum, bunu öğrendim artık. Senden hiçbir şey beklemiyorum, istemediğim için değil, tüm kalbimle istiyorum ama fayda etmedeğini biliyorum artık.

     Bütün bunların yanında bazı şeyler hiç değişmeyecek, seni gördüğüm de nasıl heyecanlandığım senin de bildiğin bir gerçek olacak. Sana yaklaşan, zarar vermek isteyenlere karşı duyduğum korku hiç bitmeyecek. Sana olan sevgimin, sana unuttuğum yalanını söylediğim zamandan bugüne azalmamış olması değişmeyecek. Senin yarın da burada olmayacak olman değişmeyecek. Adının en büyük korkum ve tek düşüm olması değişmeyecek. Bunları artık senin de bilmen haricin de hiçbir şey değişmeyecek.
 
    Özlüyorum seni, nerede olduğun umurumda değil çünkü yanımda değilsin ve benim için tek önemli olan bu. Sakın bana yanındayım deme çünkü biliyorum, daha da önemlisi hissediyorum. Senin yanımda olmayışının nasıl bir his olduğunu biliyorum ve bunu her an, her saniye yaşıyorum. Bunu sana nasıl tarif etsem, hani uzun bir yolculuğa çıkacağın zaman yanına her şeyi alıp almadığına emin olamazsın ya, ne olduğu bilmediğin şekilde hep bir şeyin eksik olduğunun; bir şeylerin ters gittiğinin duygusunu hissedersin ya işte öyle başlıyor sensizlik... Sonra kayıp ettiğin, bulamadığın şeyin ne olduğu aklına geldiğinde içindeki o huzursuzluk kangren gibi yayılıyor tüm vücudunu, beynini sarıyo. Sanırım en doğru anlatılışı bu.

     Bu yazıyı okuman itibariyle hiçbir şeyin değişmiyeceğini biliyorum. Belki şu an yanında birileri var belki olacak hatta belki ilerde benim de olacak bunları bilmiyorum ama şunu biliyorum ki yaşanacaklar bugün ki hislerimin yarına taşınmasına engel olmayacak. O zaman bunları senden saklamak niye ! Evet bil sana aşığım hala ve bu hep böyle kalacak. Yarın seni görsem de, bana hakaretler yağdırsan da ölmeyeceğimi de biliyorum. O halde şu an benim bütün bildiklerimi sen de bil, bu ikimize de zarar vermez bence.

Seni yarının ne olacağını umursamadan seviyorum, bütün söyleyebileceğim bu


7 Şubat 2012 Salı

Hayaller


 Hayaller, hayal kurmak eskiden zihnimin ve hayatımın büyük bir kısmını kaplardı. Nerdeyse hiç vazgeçmedim diyebilirim hayal kurmaktan. Hayal kurmak hem zihnimi canlı tutuyor hem de hep daha iyi bir şeylerin olduğuna dair inancımı tazeliyodu.

Yaşça büyüsem de hayal kurmayı hiç bırakmadım ama artık bazı hayallerimin gerçekleşmesini bekler oldum. Sanırım en büyük yanlışım, daha doğrusu üzüntü kaynağım bu oldu; hayallerimden karşılık beklemek. Oysa onları saf, hiçbir beklenti duymadan sevmeliydim. Uzun bir zaman bu beklentilerimin haksızlık olduğunun farkına varamadım. Hayallerim gerçekleşmedikçe, hayal kurmaktan korktum daha da kötüsü olabilecek hayalleri kurmaya çalıştım. Yani hayallerime ihanet ettim onları, bulunduğum şartlara uymaya zorladım; oysaki onlar uçsuz bucaksızdı, beni hiç sınırlamadılar ama ben onların önüne engel koydum. Engel koydukça hayallerim daha umutsuz, daha neşesiz ve daha gerçek oldular. Fakat ben gerçeği istemiyodum ki gerçeklerin ne olduğunu biliyodum ve bunlar beni üzüyodu, hayallerimle gerçeklerden uzaklaşmaya çalışırken hayallerimi gerçeklerime benzettim.

Yaptıklarımdan pişmanlık duyup, eski saf hayallerime döneceğime bu kez hayallerimi daha fazla suçlamaya başladım. Çünkü hayallerin güzel olanları, gerçekten uzak olanları bana yalancı geliyodu. Onlar güzelleştikçe bana daha fazla yalanlar söylediklerini, beni çaresiz buldukları için benimle oynadıklarını sandım. En sonunda anladım ben o eski saf çocuk değildim ve benin mutlu eden hayaller; onlara olan inancım artık üretimi bitmiş olan, o eski bizim için paha biçilemez olan oyuncaklarımız gibiymiş. Onlar asla unutamayacağımız çizgi filmlerimiz, elimizden düşürmediğimiz oyuncu kartlarımız, gözümüz gibi baktığımız bilyelerimiz, tadını unutamadığımız şekerlemeler gibiymiş...