Bu Blogda Ara

7 Nisan 2014 Pazartesi

UMUDUN YOLCUSU

           

            Adeta bir özgürlük yemini edilmişti gelecek nesillere. Güneşin ilk ışıklarının yansıması vardı inanmış yüreklerde. Bir umudun doğuşunu haykırıyordu sokaklar, bugünden daha güzel olacak günlerin müjdesi dağıtılıyordu el ilanlarında. Duvarlarımız sevdiğimiz isimler, gelecek düşlerimiz ile boyanmıştı. Ah o inanmışlık nasıl da yırtıp çıkarmıştı bizi krizalitimizden. Rengarenk kanatlarımız sarmaya hazırdı tüm dünya halklarını; inançlarını.

Öfke yoktu haykırışlarımızda, hayır biz daha iyi bir yarının müjdecisiydik. En azından kendimize ve birbirimize olan inancımız, bizi buna itiyordu. Sevgiyle sarsak diyorduk herkesi: bize silah doğrultanları, kandıranları, yalanlara biat edenleri. Sevgimiz o kadar büyüktü ki kapılıp gitsek akışına hiçbir bariyer, hiçbir geçit durduramaz sanıyorduk! Hazırdık tüm fedakarlıklara, yeter ki bir anne daha ağlamasaydı çocuğunun başında.

Hazırdık umudun yolcusu olmaya, yolumuzdan yürüyenlere ışık; kaybolanlara rehber olmaya. Bizim kadar iyi olsunlar diye istemiyorduk yürüdüğümüz yollardan yürümelerini, bizden daha iyisi olacaklarını bildiğimizden inanıyorduk karanlıklarda kalmış bu topluma. İnancımızı çevirdik üzerlerine, sandık ki onlar da birer ay çiçeği gibi dönecekler bize. Sandık ki bizim yetersizliklerimizden fazlası vardı bu insanlarda.  Acı ile pişen yüreklerine tuttuğumuz umut ışığı ile büyüyüp saracağına öylesine inanıyorduk gri gökyüzlerini. Şehir şehir, mahalle mahalle yükseliyordu umut, hala aklımda ateş başında toplanıp verilen sözler.

Yarınların inancı, bugünlerden kurtuluş ve daha iyisini hak ettiğine inandığımız insanlar vardı. Çehrelerine yansıyan o kararlılık bizi de umutlandırıyordu devrim yolunda. İsyan, devrim, özgürlük nasıl da yakışmıştı dudaklarına; güzel insanımın...