Bu Blogda Ara

22 Eylül 2013 Pazar

Deniz



 

Ah Deniz ah! Kim üzdü ki seni, hayat mıydı bu ihanetin gerçek sebebi yoksa; kaderimizde mi yazılıydı ? Dönsek baksak geri, belki de hiçbir sebebin önemi kalmadı: çünkü olan bir  kere olduktan sonra geri gelmiyor hiçbir şey.  Akan gözyaşı nasıl dönmüyorsa geri, geçen zamana da dur diyemeyeceğiz. Peki ne oldu şimdi, günlerimizden sorumlu; yarınlardan umutlu; dünlerde mahcup ve boynu bükük mü kaldık ? Öyleyse neden dünün acıları bugüne kaldı ve biz bütün sorumluluklarından kaçıyoruz günün? O zaman anlamı kalmadı yarının, hadi umutlarımızı söndürüp uyuyalım.

Uyan Deniz, uyan! Yeni gün seni de çağırıyor, katıl kaldığın yerden. Tamam, biliyorum istediğin yerde bırakmadın ve gidiş yolundan da puan alamadın ama hayat bu ne yazık ki! Ona sorarsan eğ başını usul usul yürü şimdi. Fakat korkma hemen sanma ki tüm yollar çakıllı, elbet bir ışık vardır önünde sonuna kadar gidilesi gelen. Bilirim biraz cesaret ister ama sen de biliyorsun Deniz, kolunu hiç boş bırakmadım. Çok tökezledik ama hiç düşmedik değil mi ?
 
Hayat böyle Deniz! Dün, bugün, yarın aynıdır. Sonra bir bakmışsın sıcak çay dökülen soğuk bardak gibi çatlamışsın ince ince. Hem de ne çatlama parçanı bulana aşk olsun, akar çatlaklarından gözyaşların ama toplayamaz acılarını bir su birikintisinde. Biliyorum, biliyorum gönlümün sultanı hem de hiç kimsenin bilmek istemeyeceği kadar. Fakat elimi yakacağını bile bile uzanmak istiyorum o sıcak sobaya. Varsın yansın, varsın bir iz de ben de kalsın. Üzerindeki ateşi biraz söndüreceğini bilsem, sarılır sobaya bütün soğuğumu verirdim acına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder