Bu Blogda Ara

11 Ekim 2010 Pazartesi

HAYATTAN BİR ANI, ANKARA’DAN GEÇEN BİR HAYAT

GRİ ŞEHRİN KARANLIK YÜZLERİ

 Ben daha ben olduğumun farkına varamadan demir atmışım bu şehire, karaya indiğim gün esir düşmüşüm şehrin pençelerine. Önce ruhuma saldırmış tüm sevgileri, düşleri, umutları tutsak etmiş. Unutmuşum tüm hislerimi gri kollarında bu şehrin. Birer et yığını olmuşuz hepimiz ve tek dostumuz gölgelerimiz.
Adlarını unutmuş karanlık silüetler olarak yürürüz bu kentte. Umutsuz çehrelerin ardına gizlediğimiz aşk acılarımız, hem kendimizi hem de şehrimizi anlatır...
Bizler bu şehrin aşka adadığı kurbanlarız. Aşkın bize vurduğu darbelerle akan gözyaşlarımız ve toprağı çeken bedenlerimiz ile ölümlü; basit ruhlarız biz. Adlarımız farklı olsa da çektiğimiz acı ve katilimiz aynıdır:  adı aşktır... ruhu bedenden koparmak ölümse , sahip olduğumuz tek şey ölü bedenlerimizdeki kalp atışlarımız...
ANKARA’DA BİR BEN

Bu şehrin kanayan yüzündeki hüzündü gözlerim. Gözyaşlarımdan boğulan gırtlağımdan çıkan sözlerim, sessiz bir haykırış gibi çınlardı boş sokaklarında bu kahpe şehrin. Aldığın her nefese değer biçerdi bu şehir, bundan fukaradır aciz bedenim.

Adaletsizliğinden dert yandığım aşkların tutsağı olmuştum bu şehirde.

Suçlusu ben miydim bu karanlık günlerin yoksa sen mi çaldın bütün umutlarını bu şehrin?

ANKARA

Gri bir şehirdi Ankara... bir aşktan geriye kalan herşeyi anlatırdı, siyah ve beyazın dilinde. Bir ayrılığın hikayesiydi Ankara. Ankara da bir başka yağardı yağmur kentin sokaklarına. Yaşanılanlardan özür dilercesine umutsuzluğuma ev sahipliği yapardı Ankara. Bende minnetimi topraklarına döktüğüm gözyaşlarımla gösterirdim.

ÖZLEDİĞİM ANKARA...

İlk kez karşılaştı gözlerim gözlerinle dar sokaklarında bu kentin. Gri dünyamda bir anda tek bir renk vardı o da sendin.
Gülümseyişinle önce beni, sonra bütün kenti aydınlattın. Sanki Ankara üzerindeki tüm umutsuzluklardan sıyrılmıştı. Yalın ve saf bir gülücükle cevap verdi güneşime. Ben ise kentin yeniden doğuşunu yeşil gözlerinden izliyordum. Buğulanan gözlerimden akan yaşlar, uykusuz gecelerim, manasız günlerim, sensiz geçen dünlerim, ölü bir bedendeki kalbim, tükenişim, haykırışlarım son bulmuştu yeşil gözlerinde bu cennetin.

Yağmurda şemsiyenin altına saklanmış iki yüreğiz biz; birbiri adına çarpan: özlemleri bir, hasretleri bir, düşleri bir iki aşığız

                                                                                   Özak Durmuş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder