Bu Blogda Ara

16 Ekim 2010 Cumartesi

SIĞINDIĞIM LİMANLAR



Birçok kez sığındım iskelelerine güzel limanların. İçinde nice acılar barındıran, yelkenleri fırtınalarda yıpranmış, çok kez alabora olmaktan kurtulmuş, hiçbir zaman kuzeyi gösterememiş camı kırık bir pusulayla yol aldı yıkık dökük gemim, bu hayat denizinde.

Çok liman gördü bu gemi, çok kez gözü yaşlı ayrıldı, birçok kez de gözlü yaşlılar bıraktı ardında. Nice hüzünler gelip geçti bu gemiden. Sonunda elinde kalan: birkaç aşk anısı ve güvertesinde kadın kokusu.

Bakmayın böyle heybetli göründüğüne ve çok liman görmesiyle övünmesine. O da istemezdi rotasız gezmeyi, bir sonraki limanın neresi olacağını bilememeyi. O da çok istedi bir limana demir atıp, hep orda beklemeyi ama bir türlü olmadı. Çok hırçın denizlerin kenarlarında limanlar da  gördü durgun sulara kucak açmış olanları da. Her ne olursa olsun hiçbiri tam değildi onun için hep bir şeyler eksik kaldı. Hiç tamam burası demedi. Aramaktan da vazgeçmedi, her deniz fenerinin çağrısına cevap verdi.

Bir gün, bir liman gördü denizi alabildiğine mavi, kendisi alabildiğine yeşil. Deniz feneri ışık tuttu yoluna. Gemi bu dedi, evet evet burası… ufkun başladığı yer. Güneş önce buraya merhaba der ve en son burayla vedalaşıp gider. Tüm mutlulukların başladığı yer. Dünyadan uzak cennete en yakın yer. Ve sadece kendine ait bir yer. Limanında veya etrafında başka gemi barındırmayan sadece benim deyip sahiplenebileceği bir yer...

                                                                      ÖZAK DURMUŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder